BİR İDAM MAHKÛMUNUN SON GÜNÜ – Victor Hugo
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü romanı, “öleceğini bilmek ile öldürüleceğini bilmek” arasındaki ince çizginin en güzel tasvirlerinden biridir. Victor Hugo’nun bu can alıcı çizginin üzerinde gidip gelen mütevazi eseri, 1829 yılında 26 yaşında yayınlanmıştır ve idam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıkışının metnidir.
Kitap, Hugo’yu edebiyat tarihinde unutulmaz yapan şaheserleri olarak kabul edilen Notre-Dame’ın Kamburu ve Sefiller ’den daha kısa bir öyküdür.
İnsan ölümlüdür.
Doğduğumuz andan itibaren yolculuğumuzun sonunu biliyoruz. Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanıp duran bu bilgi, hepimizin kararlarını ve eylemlerini en çok etkileyen unsurdur.
Demokles’in Kılıcı & Ölüm
M.Ö. 4. Yüzyılda, İtalya’nın Sicilya Özerk Bölgesi’nde Antik Yunan çağında bir koloni devlet olan Sirakuza’da dönemin kralı Dionysios’un sarayında yaşayan Demokles, yakın dostu olduğu için, daima kralla sohbet edermiş.
Fakir bir aileden gelen, kıvrak zekâsıyla kademe kademe yükselerek kral olan Dionysos, savaşlarda adaletli davrandığını halkına göstermek için kılıcını hep yanında taşırmış. Dionysos, bu kılıçla ülkesinin adaletini sağlamak adına huzuru bozanların kafasını keserek halkına gözdağı verirmiş.
Demokles sohbetlerinde, sıklıkla kralın işinin çok kolay olduğunu ve kılıcıyla her sorunu çözdüğünü sürekli dile getirerek, krallığın en kolay iş olduğunu vurgularmış.
Efsaneye göre; Kral Dionysos, kral olmanın çok rahat ve güzel olduğunu savunan Demokles’e ders vermek için onu yemeğe davet etmiş. Adamlarına kılıcını Demokles’in oturduğu yerin üstüne atkuyruğundan yapılma bir kılla sıkıca bağlatmış. Demokles can korkusuyla tahtta oturmanın kolay olmadığını, krallığın görüldüğü kadar huzurlu ve basit olmayıp sürekli tedirginlik ve korku yarattığını sonunda anladığını ifade etmiş.
Gerçek şu ki, hangi güzel anı yaşarsanız yaşayın, tepenizde sallanan bir kılıç veya benzer ne olursa olsun insanın yaşama sevincinin donup kalacağı kesin.
Bir de ölümün sürpriz bir ziyaretle değil, planlı programlı ve zamanı belirli şekilde geleceğini düşünün!
Fransa’da bir dönem giyotinli idamlar, idam yerine toplanan kalabalığın popüler bir eğlencesi haline gelir. Hatta bu dönemde idam saatlerinin yazılı olduğu programlar satılır. Her gün gelen izleyiciler en iyi izleme yerlerini öğrenirler. İdamları izlemeleri için ebeveynler, çocuklarını bile yanlarında getirir.
Fransa’da İdam
Haziran 1793 – Temmuz 1794 arası Fransa’da “Terör Dönemi” olarak adlandırılır. Monarşinin çöküşünün ardından yaşanan karışıklık ve monarşi sonrası karşı-devrim partileri Fransa’yı tamamıyla bir paranoyaya sürükler. Devrimin demokratik reformların birçoğu bu dönemde iptal edilir ve aynı dönem giyotinli idamlar başlar. Maximilien Robespierre, hükümetin en kuvvetli adamlarından biri haline gelir ve Terör ‘ün simgesi sayılır. Devrim Mahkemesi, asiller, entelektüeller, politikacılar ve halktan binlerce insanı giyotine sürükler.
“Madam Giyotin” ya da “Ulusal Jilet” olarak anılan bu makineyle herkes her an idam edilebilir. Giyotinle idamda, tahminlere göre ölü sayısı 15.000 ile 40.000 kişi arasındadır. Maximilien Robespierre, XVI. Louis ve meşhur “pastacı” kraliçe Marie Antoinette giyotinle idam edilenlerdendir.
Giyotin’in sonu
Halka açık son idam, 17 Haziran 1939’da şu an Adalet Sarayı olan, fakat o zaman hapishane olarak kullanılan bir binada uygulanır. Fransa’daki son idam mahkûmunun ise 10 Eylül 1977’de cezası infaz edilir.
Fransa’da idam cezası 1981 yılında kaldırılır.
Hugo ve çağdaşlarının yanlış olduğunu düşündükleri “İDAM” fikri ve eylemin düzeltilmesi 150 yıldan daha fazla zaman almış.
Hikâyenin Önsözü
“Bu kitabın ortaya çıkış nedenini anlayabilmemiz için önümüzde iki seçenek var: Ya gerçekten sefil bir adamın son düşüncelerini yazmış olduğu sararmış; düzensiz bir kağıt tomarı söz konusudur ya da bu adam; bir insana, sanatın yararına doğayı inceleyen bir hayalpereste, bir filozofa, bir şaire rastlamıştır, kim bilir? Belki de kendisine egemen olan ya da daha doğrusu kendisini teslim ettiği ve ancak bu kitaba aktararak kurtulabildiği bir düşlemdi onun bu düşüncesi. Okur, bu iki açıklamadan istediğini seçebilir, istediği gibi yorumlayabilir.”
Victor Hugo
Hikâye
Cinayetle yargılanan mahkûma, mahkeme beş hafta sonra idam kararı vermiştir. Başlangıçta affedileceği umudunu da taşıyan mahkûm, idam cezasının hapis cezasına çevrilebileceği ihtimaliyle kendini oyalar. Hücresinin duvarlarında idama götürtülmeden önce orada tutulan eski mahkûmların duvarlara yazdığı yazıları okur. Sürekli olarak ölümü düşünen mahkumun saplantılı hale gelen korkusu, benliğini çoktan öldürmüştür. Tüm zamanını kendi ölümünün detaylarını kurgulayarak geçiren mahkumun, hayata ve insana bakış açısı değişir.
İnsanların bir idamı seyretmekten zevk alması ne kadar insanlık dışı bir şeydir.
ALINTILAR
“Temyiz sizi bir uçurumun tepesinde asılı tutan ve kopana dek sürekli çıtırdadığı duyulan bir ipten ibarettir.”
“Yargılayanlar ve mahkûm edenler ölüm cezasının toplumdan kendisine zarar veren ve daha sonra da zarar verebilecek olan birini uzaklaştırmanın önemi nedeniyle gerekli olduğunu söylüyorlar. Sadece bu söz konusu olsaydı, müebbet hapis cezası yerecekti. Öldürmek neye yarar? Hapishaneden kaçılabileceğini söyleyerek itiraz edeceksiniz, öyle değil mi? Nöbetçileriniz görevlerini iyi yapsınlar. Demir parmaklıkların sağlamlığına güvenmiyorsanız, hayvanat bahçelerini açmaya nasıl cesaret ediyorsunuz?”
“Yok ettikleri insanın bir zekası, hayata güvenen bir aklı, ölüme hazır olmayan bir ruhu olduğunu hiç düşünmemişler midir?”
“Konuşmaya ve cevap vermeye layık bir insanla karşılaşamamak..”
” Etrafımdaki her şey hapishane. “
“Manevi bir acının yanında fiziki acının ne önemi var ?”
“ya siz, “vicdanınızın katil” olmadığından emin misiniz?”
“bir kadın, bazen bir vicdandır.”
“Akıp giden saatin her çeyreği beni bir yıl yaşlandırıyor.”
“Zaten bu acılara katlanmanın en kolay yolu onları dilediğimce izleyip keyfimce tasvir etmek değil mi ?Üstelik yazdıklarım belki de boşa gitmeyecek.”
KİTAP KÜNYESİ
Adı: Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Orijinal adı: Le Dernier Jour D’un Condamne
Yazar: Victor Hugo, Volkan Yalçıntoklu (Çevirmen)
İlk Baskı tarihi: Şubat 1829
Sayfa sayısı: 118
Kitabın türü: Dünya Klasikleri, Edebiyat, Roman
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları