GENIUS: EINSTEIN – Hayaller Gerçeklerin Ön izlemesidir
GENIUS: EINSTEIN
“Aşk ölümü engeller.
Aşk hayattır.
“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” söylemi 20.yüzyılda çok meşhur bir deyişti. Günümüzde başarılı kadınlar adına bunu tersine ifade etmemiz de mümkün. Ancak çoğumuz bu gizli kahramanları bilmeyiz. Planı harekete geçirenleri ve yarattıkları kelebek etkilerini göremeyiz. Zaman mekân paradokslarını atlatıp, geçmişi ve geleceği ya da alternatif gerçeklikleri gözlemleme şansımız olsaydı hayatlarımızı değiştirenler kimler ve neler olurdu acaba, hiç düşündünüz mü?
National Geographic Channel’ın senaryolu ilk projesi Genius
Konu olarak izafiyet teorisinin formülleştirilme süreci etrafında dönen dizide, Albert Einstein’ın gençlik ve olgunluk dönemlerini izliyoruz. Büyük Dâhinin hayatına olduğu kadar arkasındaki kadınlara(özellikle ilk karısı ve çocuklarının annesi Mileva Marić’i de) ve onun fikirlerine katkılarına da tanıklık ediyoruz. Kendi adıma, fikirleri ve teorilerine yakın birisi olarak, hayatından oldukça uzak olduğumu fark ettim. Oysa insanın fikirlerini şekillendiren yaşamıdır.
Sırp bir fizikçi olan Mileva Marić ve Einstein, Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nde, okurken tanışıyorlar. Dönemin koşullarında, Mileva okulun tek kız öğrencisi. İlk senesinde Einstein’la aynı sınıfta okuyorlar ve iki zeka küpü arasında romantik bir ilişki başlıyor. Einstein ve Mileva çoğu zaman birlikte fizik çalışıyorlar, kitaplar inceliyor ve tartışıyorlar. Evlilik öncesi ilişkilerinde Lieserl adında, çok genç yaşta ölmüş veya evlat olarak verilmiş bir kızları doğuyor. O döneme göre oldukça sıra dışı ve inişli çıkışlı yaşanan ilişki 1903 yılında evlilikle sonuçlanıyor. Hans Albert ve Eduard adında iki oğulları oluyor. Mileva’nın fizik kariyeri evlilik ve çocukların sorumluluğuyla yarım kalıyor. Ancak, beraber oldukları süre boyunca Einstein’a destek veriyor. İşte Einstein için, zaman çizelgesinin değiştiği bölge tam da burası: kaynaklara göre 1905, Einstein’ın hayatının en verimli yılı ve bu yıla “annus mirabillis” (Latince mucizevi yıl) deniyor.
Bir yıl içerisinde Annalen der Physik dergisinde yayımladığı dört makale, modern fizik anlayışında devrim yaratıyor. Bu makaleler:
9 Haziran 1905/ Işığın Oluşumu ve Dönüşümü Üzerine Bir Görüş-/Planck’ın “Kara Cisim Işıması” çıkmazına çözüm olarak önerdiği, radyasyonun kuantalardan oluştuğu tezinin ışık için de geçerli olduğunu önerdi ve böylece kuantum kuramının temellerinin atılmasına önemli bir katkı sağladı. ( ışık hızı kuramının başlangıcı)
17 Temmuz 1905/ Durağan Bir Sıvı İçindeki Asıltı Parçacıklarının Moleküler Kinetik Kuramı Çerçevesindeki Hareketleri Üzerine/Atomların varlığına bir kanıt sundu ve istatistik fizik alanına destek sağladı. ( maddenin en küçük birimi atomun keşfi)
26 Eylül 1905 / Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği/ Maxwell’in elektromanyetik denklemleri ile mekanik yasalarını bağdaştırdı, ışık hızının her referansa göre sabit olduğunu önerdi, esirin varlığını reddetti.
21 Kasım 1905 / Bir Cismin Eylemsizliği Enerji İçeriğine Bağlı mıdır?/ Kütle enerji eşitliğini ünlü formülü ile gösterdi, ışığın gravitasyon ile bükülebileceğini açıkladı. ( E=m.c2)
Dizide bu dönem anlatılırken Mileva anne, eş, sekreter ve asistan rollerini üstlenen bir gizli kahraman. Nobel ödüllerinde bile cinsiyetçi ve siyasi yaklaşımların olduğu bu dönemi çok etkili bir şekilde anlatmışlar. En çok etkilendiğim sahnelerdi diyebilirim.
Popülerliği, ilginin tamamen ona yönelmesi ve romantik tarafının sadece Mileva ile yetinememesi nedeniyle hayatlarındaki gerilim yükseliyor. Mileva’nın göz yaşartan bir repliği var:
“Birçok insana karşı iyisin. iş arkadaşlarına, temizlikçi kadına, taksi şoförlerine. Ama beni değersiz hissettiriyorsun”
Mileva
Elsa Loewenthal
Einstein Mileva’nın zekâsına âşık olmasına rağmen, onun kavgacı ve asi kişiliği nedeniyle tartışmaları çalışmalarını aksatıyor. Bu süreç teyzesinin kızı Elsa Loewenthal’ın rahat, huzurlu ve konforlu dünyasına kaçmaya başlamasına neden oluyor. 1912’de kuzeni Elsa ile yaşamaya başladığı bu ilişki üzerine Mileva ile evliliği bozuluyor; 1914’te ayrı yaşamaya başlayan eşinden 1919’da boşanıyor. Boşandıktan birkaç ay sonra Elsa ile evleniyor. Dizide Elsa’nın Amerika’ya sığınması ile ilgili etkisini de göreceksiniz.
Peki, Einstein Amerika’ya gitmeseydi ne olurdu? İşte burada size ilginç bir alternatif gerçeklik senaryosu daha bırakıyorum: The Man In The High Castle / Yüksek Şatodaki Adam
Elsa müşfik kişiliğiyle onun çılgınlıklarını ve kaçamaklarını görmezden gelerek, hayatının sonuna kadar Einstein’ın tüm hayatını yönetiyor.
18 Nisan 1955’te, Albert Einstein iç kanama geçiriyor. Einstein ameliyatı, kendisine yüzde yüz hak verdiğim şu sözlerle reddediyor:
“İstediğim zaman gitmek istiyorum. Hayatı yapay bir şekilde uzatmak tatsız. Ben payımı kullandım, şimdi gitme zamanı ve bunu zarif bir şekilde yapmak istiyorum”.
Fonda İkinci Dünya Savaşı olan ve inanç çatışmalarının bilimi gölgelediği bir zaman diliminde, evrenin soyut güzelliklerini, zihninin süzgecinden yeryüzüne getirmeye çalışan, bu meraklı, hayalperest, çılgın dâhinin insanüstü özelliklerinin yanında insani duygu ve düşüncelerine de tanıklık edeceksiniz.
Albert Einstein
Mükemmel değiliz ve bu İNSANLIK gereği…
REPLİKLER
“Hayat bir denklem gibi dengelenemez Fritz, iyilikler kötülükleri silmez.”
“Kendi oğlum benimle konuşmuyor. Fizik komitesinde kendimi dinozor gibi hissediyorum. Birleştirilmiş alan teorisinde tamamen tıkandım ve pipom nerede bilmiyorum”
DİZİ KÜNYESİ:
Adı: Genius: Einstein
Senaryo: Walter Isaacson’ın “Einstein: His Life and Universe” adlı kitabından uyarlama
Yönetmen: Ron Howard
Oyuncular: Geoffrey Rush ,Johnny Flynn , Samantha Colley ,Emily Watson
Tür: Otobiyografik, Belgesel
İlk bölüm yayın tarihi: 25 Nisan 2017
Kanal: National Geographic
2 cevap
[…] konusu Albert Einstein’ ın “İzafiyet Teorisi” ve Nietzsche’nin “Bengi Döngüsü” ve […]
[…] Nietzsche’yi etkiler. Ardından, bilim ve sanat dünyasında önemli miraslar bırakan Albert Einstein, Leo Tolstoy, Hermann Hesse gibi birçok ünlüyü de […]