GURBET KUŞLARI -“İstanbul sen mi büyüksün ben mi?”
Gurbet Kuşları
Gurbet Kuşları, senaryosunu Orhan Kemal’in 1962 yılında basılmış aynı isimli romanından almış ve 1964 yılında Halit Refiğ tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır. Ana teması köyden kente göçtür. Bu tema dünyada ilk defa İtalyan yönetmen Luchino Visconti tarafından “Rocco and his brothers” adlı filminde işlenmiştir. Rocco ve Kardeşleri filminde İtalya’nın güneyinden kuzeyine Milano’ya göç anlatılır ve başrolde günümüz Türkçe şarkılarında bile karizmasından söz ettiren Alain Delon oynamıştır.
Gurbet Kuşları bu senaryonun benzeri olarak Maraş’ta yaşayan bir ailenin mal varlığını satıp İstanbul’a gelmesiyle başlar.
İstanbul macerası Anadolu’dan göçenler için çoğunlukla klasik bir Alman mimarisi olan şaşaalı Haydarpaşa’dan İstanbul’u alıcı gözlerle seyredip “İstanbul sen mi büyüksün ben mi?” düşünceleriyle başlar. İstanbul’un insanlar üzerinde böyle bir izlenimi vardır. Herkes bu şehirle bir rekabet halindedir yüzyıllar önce Fatih İstanbul’u fethederken bu şehir için böyle düşünmüştü, günümüzde bile hala herkes böyle düşünüyor…
Tahir Ağa, eşi Hatice, oğulları Selim, Murat, Kemal ve kızı Fatma ile birlikte İstanbul’a bir tamirci dükkan açmak ve sonrasında “şah” olmak düşüncesiyle göç eder. Tahir Ağa, ilk dükkan açma girişiminde dolandırılır elindekileri kaybeder sonrasında elindekilerle son umut küçük bir dükkan açar fakat yine işler istediği gibi gitmez. Büyük oğulları Selim ve Murat kendilerini İstanbul’da kaybetmişlerdir. Küçük kız kardeşleri Fatma için de bu durum öyledir. Bu kardeşlere göre daha zeki olan Kemal okuluna önem verip tıp fakültesine gider ve orada İstanbul hanımefendisi olan Ayla ile tanışır.
Film o yıl ilk defa düzenlenen Altın Portakal ödüllerinde en iyi film ödülünü ve Halit Refiğ de en iyi yönetmen ödülünü aldı.
Türk sinemasının en önemli oyuncularından Cüneyt Arkın’ı ilk defa bu filmde Selim rolüyle görüyoruz. Ayla rolünde ise siyah-beyaz görüntülerde bile parlayan bir güzelliği olan Filiz Akın rol alıyor. Tanju Gürsu (Murat), Hüseyin Bardan(Haybeci), Pervin Par (Fatma), Özden Çelik(Kemal), Önder Somer(Orhan), Sevda Ferdağ(Seval), Mümtaz Ener(Tahir) filmde yer alan diğer değerli oyuncular.
Orhan Kemal ve Halit Refiğ, İstanbul’un büyük bir göç potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekmiş, şehrin bu göçler karşısında yetersiz altyapısını eleştirmiş, iş olanağı kısıtlı olmasına rağmen bu kadar göçün yanlış olacağını gözler önüne sermiştir.
Belki bu film üzerine o tarihte biraz düşünülmüş olsa İstanbul’un o güzelim dokusu bozulmaz, çarpık kentleşme, kolay yoldan para kazanma düşüncesi şehre bu kadar zarar vermezdi.
Sadece o günlerde değil bugünlerde dahi aynı sorunlar çözülmüyor ve İstanbul hala gereğinden fazla göç almaya devam ediyor.
İstanbul, Napolyon’a göre dünya tek ülke olsa başkenti olacak şehir, bu göçleri bu kötü kentleşmeyi hak etti mi? Tarihte “ya olmasaydı” demek pek doğru olmaz çünkü bir küçük değişiklik bile çok fazla olasılığın değişmesine yol açar ama insan sormadan edemiyor. İstanbul bu kadar göç almasa nasıl olurdu?
İstanbul’da yaşayanlar olarak bize düşen elimizden geldiğince bu gidişatı durdurmak ve düşünceleriyle, konuşmalarıyla, hareketleriyle İstanbul’a yaraşır bir şekilde yaşamak.
Eren Özvatan
FİLMİN KÜNYESİ:
YÖNETMEN: HALİT REFİĞ
SENARYO: ORHAN KEMAL, HALİT REFİĞ
İLK GÖSTERİM TARİHİ: 1964
TÜR: DRAM
SÜRE: 102 DK.
Bir cevap
[…] İstanbul hakkında söylenebilecek en güzel cümleleriyle, kitaba emek verenlerin ve onu bize sunanların arka kapak notlarını buraya bırakırken bir kez daha emeklerine, yüreklerine sağlık diyorum: […]