HATA NEREDEYDİ? – Doğu’nun 300 Yıldır Cevabını Aradığı Soru
Üzerine sayfalarca kitaplar yazılan bir konuda kısa soluklu ama elzem noktalara dokunan bir kitap “Hata Neredeydi?”. Okuyunca neden-sonuç ilişkisini kavrayabileceğiniz güzel örneklerle ilerliyor. Ben de bu yazımda, kitabı okurken edindiğim ve biraz da eski bilgilerime dayanarak, bazı noktalarda boyumu aşsa dahi özgün cümlelerimle sorunun cevabını sayfalarca yazmak istememe rağmen birkaç paragrafa dökmeye çalıştım. İyi okumalar.
Hata neredeydi?
Böyle bir soru sormak için öncelikle hepimizin ortada bir hata olduğuna hemfikir olması gerekir. Ortada bir hatanın olduğunu, bir tarafa daha ağır basan bir yanımız olsa dahi Doğu ve Batı’nın tam ortasında bulunduğumuz noktadan gözlemlememiz ve dahası yaşamamız, hissetmemiz kaçınılmaz. Doğu’nun yüzyıllar öncesinde Batı’dan ekonomik, bilim ve dolayısıyla güç açısından önde olduğu aşikâr fakat günümüzde bu durumun tam tersine dönmesi ortada bazı yanlışlar olduğunun kanıtıdır. Bu durumu en basit örnekle insanların bir amaç gözetmeksizin yurtdışına ne yöne daha çok gittiğinin cevabı, hangi devirde hangi bölgenin statü olarak daha önde olduğunun cevabıyla aynıdır.
Doğu ve Batı kavramları günümüzde tam anlamıyla olmasa da tarihte daha çok İslam ve Hıristiyan kavramlarıyla eş değerdi.
Özellikle İstanbul’un fethi sonucunda Doğu Roma İmparatorluğunun yıkılması ve sonrasında bu devleti yıkan Osmanlı’nın (1517) hilafeti ele geçirmesi, İslam dünyasında hatta Dünya’da en güçlü devleti Osmanlı yapıyordu. Osmanlı’nın 18.yy. başlarında Karlofça Antlaşmasıyla gerileme devrine girmesiyle İslam dünyasında çatırdamalar belli olmaya başladı ve Doğu bloğunda Osmanlı dahil hiç kimsenin bu gerilemeye karşı koyamamasıyla günümüzde halen etkisini sürdüren Batı’nın Doğu üzerinde dominantlığı ortaya çıktı.
Peki bu gerileme nasıl başladı? Hayatta büyük etki uyandıran şeyler bir süreç ve gerekli sağlam temeller gerektirir. İstanbul’un fethinin tarihte bu kadar büyük yere sahip olmasının sebebi 1000 yıllık bir devleti yıkmasından ötürü Avrupa’da bir uyanışa sebep olması. Bu uyanış, birçok şeye yol açtı. Rönesans, Reform, Coğrafi keşifler gibi bize basit gelen kavramlar Batı’nın şu an geldiği konumda olmasının temellerini attı. Artık insanlar pozitif bilimlerin önemini ve ancak bu yolda ilerleme kat edebileceğini anladı. Neden-sonuç ilişkisini basite indirirsek: Pozitif bilimlerde ilerleme paralel olarak teknolojinin gelişmesine yol açtı teknolojinin gelişmesi sanayi alanında gelişmeye öncü oldu. Sanayi alanında gelişmek hem savaş sahasında galibiyet getirdi , hem de ekonomik alanda seri üretim, lojistik alanlarıyla makasın devasa bir şekilde açılmasına sebep oldu.
Hayat, çok katlı bir binanın merdivenleri çıkmak gibidir.
Merdivenleri yavaşça çıkarak bazı yerlerde dinlenerek manzaranın en güzel izleneceği en üst kata çıkarsanız. Eğer bir anda fazla basamak atlamaya çalışırsanız sırtüstü yuvarlanıp ağır hasar alırsınız. Osmanlı’da içinde bulunduğu durumdan bir an önce kurtulmak çabası ile hızlı kararlar alıp yavaş yavaş düşmeye başladı.
Bizim tarihimizde “hata neredeydi?” sorusunun cevabını doğru bilmiş ve ne yapılması gerektiğini çağının (bugüne kıyasla bile) çok ötesinde bir şekilde bize izah etmiş bizi şu anda Doğu bloğunun batışından ve bugün çoğu Doğu ülkesinin içinde bulunduğu durumdan kurtarmış bir dünya lideri var. Yazı da daha önce değindiğim gibi hayatta etkisi büyük şeyler ortaya çıkarmak için sağlam temellere dayandırılmış bir organizasyon lazımdır. Atatürk sağlam temeller üzerine bir Türkiye Cumhuriyeti kurmuş fakat gerekli süreci devam ettirmeye ne yazık ki günleri yetmemiştir. Bugün günümüzde dahi Atatürk’ün kurmak istediği modern seviyeye gelinemedi çünkü söyledikleri ve hayalini kurduğu vizyon utanmamız lazım ki anlanamamıştır.
Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.
İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Evin en üst katına çıkmak için gerekli ilk merdivenin sırrı işte bu cümlede saklı. Kitapta bahsedilen bir olayla örneklersek, Takiyüddin Kahire’de eğitim görmüş daha sonrasında İstanbul’a gelmiştir. 1575 yılında İstanbul’da bir rasathane açmak için 3.Murad’ı ikna etmiştir. Fakat daha sonrasında başmüftü tavsiyesi üzerine bu gözlemevi yıkılmıştır. Dönemin Danimarkalı gökbilimcisi Tycho Brahe ise astronomi biliminde çok geniş bir gelişim yolu açmıştır.
Kitap genel anlamda, değindiğim noktaları genişleterek, çok kapsamlı, detaylarla ve örneklerle sorunun cevabını arıyor. Kitap bir oryantalist yazar tarafından kaleme alındığı için önyargı ile yaklaşmanız makul karşılanabilir fakat Bernard Lewis Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. İlber Ortaylı tarafından okunması tavsiye eden kitaplar listesinden de olduğu için kendi okuma listemize eklemekte fayda var. Okuma fırsatınız olursa, hepimizin görüp bazen söylemeye yeltenemediği şeylerin olabildiğince objektif kaleme aldığı kanısına varacağınızdan şüphem yok.
KİTAP KÜNYESİ:
Kitap Adı: Hata Neredeydi?
Yazar : Bernard LEWİS
Orjinal Adı: What Went Wrong? The Clash Between Islam and Modernity in the Middle East, 2002
Oğlak Yayınları,2004
Kronik Kitap,2020
Bir cevap
[…] Eren Özvatan […]