PSİKİYATRİ – Freud’un Evinde Jo – Hari Penceresi!
Psikiyatri – Freud’un Evinde Jo – Hari Penceresi!
“Birlikte yaşadığımız insanlara karşı tutumumuz onları anlamamıza bağlıdır”
Alfred Adler
Freud’un, meraklı zihninin dumanları arasında gezinirken aklıma geldi: “Karanlık Alan”… Bu düşünce de bana Johari Penceresini hatırlattı. Freud’la birlikte bireysel psikoloji ekolünü kuran Adler’in girişteki cümlesi, kendimizi bilme ve karşımızdakini tanımanın önemini vurgular. Çünkü yaşamımızın doğru şekillenmesi buna bağlıdır. İnsanları bütün yönleriyle anlamak pencerelerini bilmek demektir. Kendi içsel yolculuğunuzda sahip olduklarımız, bildiklerimiz ve bilmediklerimizin toplamıdır. Kendi gerçekliğimizin farkına varmak, hayatın anlamını ve rotamızı bulmamıza yardımcı olur.
Nedir bu pencereler?
Johari Penceresi, Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles’ta 1955 yılında Amerikalı iki psikolog Joseph Luft ve Harry Ingram tarafından ortaya atılan bir kavram. İsimlerini birleştirerek bu kavrama Jo-Hari Penceresi adını vermişler. Aslında kavram genellikle kişiler arası ilişkiler, takım çalışması için karşılıklı güven ve dayanışma amacıyla kullanılan bir yöntem. Bununla ilgili bazı testler de yapılıyor. Johari Penceresi’nde, kişilerin birbirleri hakkındaki bilgileri ön plana çıkıyor. Bu bilgiler dört pencere şeklinde tanımlanıyor. Açık alan, kör alan, gizli alan ve bilinmeyen alan ( Buraya karanlık alan da diyoruz) :
Açık Alan:
Kişinin hem kendisi hakkında bildiklerini hem de başkaları tarafından bilinen özelliklerini içeriyor. Dışarıdan gözlemlenebilen bilinçli hareket ve ifadeleri, kişinin yansıtmaktan çekinmediklerini kapsıyor. Kişinin ve karşısındaki insanların farkında olduğu, tanıdığı, bildiği tutum, nitelik ve davranışlar.
Kör Alan:
Kendimiz hakkında bilmediğimiz fakat başkaları tarafından bilinen alanı açıklıyor. Kaygı, korku, kıskançlık duyguları bu alanda yer alıyor.
Gizli Alan:
Bizim bildiğimiz ancak başkaları tarafından bilinmeyen özellikleri içeriyor. Kişinin bilinçli olarak gizlemek istediği bilgileri kapsıyor.
Bilinmeyen Alan:
Kendimizin de, başkalarını da bilinmediği özelliklerimizi içeriyor. Burası bir kapalı kutudur. Burası bilinçaltımız veya bilinçdışımızdır. Rüyalarımızın da bu alanda olduğu düşünülüyor.
Bu nedenle zaman zaman dönüp karıştırdığım “PSİKİYATRİ” kitabımı da buraya eklemek istiyorum. Tamamen tıp literatürü ile hazırlanmış akademik makalelerden oluşan 765 sayfalık bu kitap, insan psikolojisi, derinliği ve hastalıkları üzerine yazılmış, kendi alanlarında uzman olan on dört öğretim üyesinin yarattığı detaylı bir çalışma.
Prof. Dr. Selim Özaydın tarafından İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi klinik ders kitabı olarak düzenlenmiş. İçeriğindeki uluslararası araştırmalar ve kaynaklar insan zihninin sınırlarını ölçmeye çalışırken bize, ne kadar büyük bir bilinmezlikle karşı karşıya olduğumuzu tekrar tekrar hatırlatıyor.
Önsözün bir kısmını paylaşıyorum:
Psikiyatri sade psişik değil, somatik hastalıkları da kendi açısından ele alıyor. Çeşitli kültürlerin hastalıklar üzerine etkilerini inceliyor. Biyolojik ve eksperimantal yöntemlerin yanı sıra, psikolojik, fizyolojik, sosyolojik, antropolojik, etnolojik, etik, estetik vs. yöntemler kullanıyor. Böylesine bir genişleme, dağılma tehlikesini de beraberinde taşımıyor değil. Anti- nozografik, anti -institüsyonel ve anti -terapötik ilkeler içinde hareket eden anti psikiyatri tezi bu alanda dengelemeler yapıyorlar.
***
Kliniğimizin genel bakış açısı olan eklektik görüş altında, her yazar kendi eğilimi içinde esas itibariyle derslerde anlatılanları yazmıştır.
***
Yazdıklarımız, psikiyatri hakkında genel bir fikir verebilir ve sempati uyandırırsa, ne mutlu bizlere.
Psikiyatri Kliniği Prof. Dr. Selim Özaydın
Çapa, İstanbul
Haziran, 1983
Burada bazı tanımlamalara girmek istiyorum.
Öncelikle Eklektik görüş nedir, onu açıklayalım:
Bütüncül (Entegratif-Eklektik) Psikoterapi demektir. Tek bir psikoterapi yöntemine bağlı kalınmadan, kişinin durumu ve ihtiyaçları doğrultusunda farklı yöntem ve tekniklerin bir arada kullanılabildiği terapi yöntemidir. Bu tanımlama da önsözün girişinde sıralanan ve kullanılan yöntemlerin kullanılmasını açıklıyor.
Kitabın içeriği o kadar zengin ve yoğun ki bunu tek yazıda sizlerle paylaşmam çok zor. Eğer meraklısıysanız, yorumlarda sorabilirisiniz.
Pandemi 2020
Korona karantinası nedeniyle kapatıldığımız dördüncü haftanın sonunda, aynı evde yaşayan aile bireyleri olarak mutfakta harikalar yarattığınıza eminim. Yumurta kırmasını bilmeyenler bile ziyafet sofrası hazırlayacak kıvama gelmiştir. Ev işleri ve temizlikte de uzmanlaşanlarınız olmuştur.
İnsan her zaman “Hayat amacı” ister. Japonlar buna “İKİGAİ” diyor. Anlamı, “sizi yataktan kaldıran şey”. Yazısı yakında buralarda olacak. Evlere tıkıldığımız bu günlerde zihinlerimizi ve vücudumuzu oyalamak giderek zorlaşıyor. İşte ben de, bunu halletmek için, üç yıldır bir kenarda duran bu web sitemle uğraşıyorum.
Periyodik olarak, okuduklarımdan ve izlediklerimden yola çıkarak gözlemlediklerimi paylaşıyorum. Bir yandan da araştırma yapacağımız ve okuyacağımız yol haritamızı çıkarmaya çalışıyorum. Gündemin akışından kopmadan yola devam edeceğim. Zaman zaman okuduğunuzda merak edip araştırabileceğiniz bu tip konulara da değineceğim.
Ayrıca fark etmişsinizdir. Şu anda bloğumuzda Fibonacci diziliminde 3.sıraya geldik 😉 Can’ın ( Beta) arkasından Eren de yazılarıyla aramızda… onları takip edin derim 😉
Çok yakında 5 kişi olacağımızı ve Fibonacci diziliminde 4. Sıraya terfi edeceğimizi söyleyebilirim 🙂 Genç yazarlarımıza da yorumlarınızla desteğinizi bekliyoruz 🙂 Henüz çiçeği burnunda üniversiteli gençler olarak, oldukça cesur ve etkileyici işler çıkarıyorlar, sizce de öyle değil mi?
Bu yazıda alıntılar yok ama size yeni efsanelerden Şanışer’in en sevdiğim kliplerinden birini bırakıyorum. Sözlerindeki isyanla notalarındaki meraklı arayışın en güzellerinden biri: “ Kimim Ben?”
Sağlıklı günler dileğiyle, boş vakitlerinizde bekleriz.
Sevgiler
İlknur Akpınar Yücedağ