YOLCULUK- Şükrü Erbaş

booksiay

YOLCULUK- Şükrü Erbaş

YOLCULUK

YOLCULUK

Uzak kentler, büyük sular, adını bilmediğim

Irmakların ve yolların haritasını çizerdim toprağa.

Bir de masallar…

bir de türküler

İnsan yüreğinin dünyaları yıkayan

Reklamlar

O sevgi sağanakları, duygu güzellikleri

ELİ HİÇ EKSİLMEZDİ ALNIMDAN

SÖZ RÜZGÂRLARININ…

YOLCULUK

Sonra kerpiç duvarların ardı

Lambalardan büyük karanlık

Gün boyu kavrulan toprak güneşte

Uykuların bile alamadığı yorgunluk…

Sonra babamın sesi

Ki korkunun simgesi oldu ömrümce

Akşamlara kadar çırpınan annem

Odalara dolan gönül üzüncü…

Sonra ürperen ağaçlar dışarda

Gecenin ve yalnızlığın

Yataklara sızan hışırtısı

Sessizce gerçeğe dönüşü düşlerin…

Bunalır… bunalırdım.

Yozgat bir kar kentidir

Sürmeli bir türküdür

Serttir soğuktur küçüktür.

İki dağın dudağına kısılmış

İncecik bir sudur

İçinde zamandan başka her şeyin aktığı…

Güneşi bir nazlı konuktur yazlar içinde

Ömrü çiçeklerin rengi kadardır.

Ağaçları çatılardan yüksek

Avluları evlerinden geniş

Bir rüzgâr kentidir Yozgat

Çam kokuları ve bıçkın delikanlıları ile

Yıllardır kesilmeden esen

Yoksullukla düşlerin iç içe büyüdüğü

Dar sokaklar eğri evler boyunca…

Kadını bir eski zaman resmidir

İşin ve konuşmanın tutkun aynasında

Erkeği odalar dolusu ağırlık…

Duruldukça rengini bulan sular gibi

Çocukların büyüdükçe büyüklere benzediği

Bir taşra kentidir Yozgat

Zor inanıp güç değişen…

Durur zamanın alnında donuk

Bir basma entarinin eteğinde

Soluk, eski desenler gibi…

Günler içinde bir gün

Dokundu parmakları hayatın

Ufkumun bunalan perdesine…

Fırınları sinemaları minareleriyle

Hareket ülkesi bir kent simgesi olarak Yozgat, girdi ömrüme…

Şükrü Erbaş / Yolculuk şiirinden alıntıdır.

 

Bir cevap

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

error: Content is protected !!