YEDİNCİ GÜN -Als ikh kan!
Yedinci Gün
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu.
Kitabın sonuna imza niyetine yazılmış bir cümleyi ben kitabın tanıtım kısmına yazmayı tercih ettim: “ Als ikh kan!”.
Bach eserlerinin sonuna S.D.G (Soli Deo Gloria ) “Zafer yalnız tanrınındır.” anlamına gelen imza bırakırmış. Sebebi kusursuz bir eser yazamadığını şayet yazdıysa bunun tanrısal olduğunu göstermek için. Anar’da kitabında “Als ikh kan” derken elimden gelenin en iyisi imzasını bırakıyor, Anar bu durumu ek olarak hem kendi ismi hem de kitabın başrolüyle ses oyunu yaparak besliyor. Bach ve eski birçok sanatçının yaptığı bu davranış kendilerini öne çıkarmama düşüncesiydi. Kitapta bu düşünceyi destekleyen bir alıntı:
“Eflatun nam bir feylesof, ‘Bu dünya, Fikirler aleminin bir taklididir.’ dediğinde, Fars kralı Dara, ‘Nah! Asıl fikirler, bu Dünya’nın bir taklididir!’ Demişti.”.
Mükemmel olan, Eflatun için fikir Bach içinse ilahi yaratıydı. Felsefe bölümü mezunu birinden okuru düşündürmek için yapılması beklenecek bir davranış.
Zaman ve mekân kavramları arasında sürekli bir noktadan başka noktaya geçmesi ve Osmanlı Türkçesinden pek çok kelime bulundurmasından ötürü kitabı okurken sayfalar arasında dalıp gidilmesi ve konudan uzaklaşılması gayet kolay bir kitap.
Biraz kendinizi verip özenli bir okuma yaparsanız, olayların aslında bir ana konunun etrafında değişik zamanlarda ve mekanlarda kurgulandığı, sürükleyici ve bilgilendirici, harika bir eser olduğunu anlayabilirsiniz.
Doğu Mitolojisi & Anar
Kitabı okumaya başladığınızda Anar’ın olayları ele alışını ve bahsettiklerini, yorumlamak istediğiniz şekilde yorumlayabilirsiniz. Pek çok okur kitlesi tarafından okuru olan bir yazar Anar. Osmanlı dönemi kitabın ana zamanı olarak geçer ve bu dönemlerde teknolojik yeniliklerden, zaman makinesinden, elektrikli sandalyeden, radyo frekanslarından bahsetmesi heyecanlandıran bir unsur.
Osmanlı döneminden, Orta Doğu mitolojisine hatta modern bilimlere kadar ustaca kurgulanmış. Bu altyapıyı fark edince sayfaları çevirmek için can atıyorsunuz.
Kitap ironik ve mizahi bir dille yazılmış, önemli olaylar parodisi yapılmış şekilde anlatılıyor. İlk defa kendimi bir kitabı okurken bu kadar güldüğümü hatırlıyorum. Alaycı bir dille bahsetse dahi acının tatlı tebessümü kaçınılmaz bir kitap.
Kitap üç bölümden oluşuyor:
Baba, Oğul ve Hayalet. Bölümler birbirinden bağımsız işleniyor ama altında yatan gizli bir sır var bölümlerin başlıkları da çok fazla sır verebilir. Kitabı okurken “Dark” dizisi izliyormuş havasına girebilirsiniz. Olayların gidişatı hakkında merakınızı kaçıracak bilgiler vermek istemiyorum. Kitabın “Hayalet” bölümünün ilk 10 sayfası bugüne kadar okuduğum en iyi bölüm girişlerinden biri oldu eğer okuduysanız kitabı, o kısma tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
Kitabı bitirdikten sonra internette araştırma yaparken çok fazla yorum ve yazılmış makale ile karşılaştım, beğendiğim bir makaleyi sizlerle paylaşmaktan zevk duyarım.
Alıntılar:
Künye:
İhsan Oktay Anar
İletişim Yayınları, 2012 (1.Basım)
3 cevap
[…] EREN ÖZVATAN […]
[…] EREN ÖZVATAN […]
İhsan Oktay Anar ” Artık yoruldum ve yarın dinleneceğim, siz de öyle yapın” cümlesini yazıp “Als İkh kan!” imzasını atıktan sonra tarihi eklemiş: 23 Temmuz 2012, Karşıyaka
Kitap kütüphaneme 24 Eylül 2012 de girdi. Son cümleyi okuduğumda insan neden yorulur ki? diye düşünüp bu sayfayı instagrama koymuştum. Yazarla aramızda onbir yaş fark var ve sadece sekiz yıl sonra bu cümleye;” 2020’yi yaşayan herkesin ihtiyacı var ” diye düşünüyorum.
Hatırlattığın için teşekkürler . Biraz dinleneceğim 😉
“Puslu Kıtalar Atlası”nda…